Ülkemizde 6 Şubat 2023’de yaşanan ve merkez üssü Kahramanmaraş olan 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki iki yıkıcı deprem; çok boyutlu, yaygın ve derin etkileri ile afet olgusunu tekrar gündemimize getirmiştir.
Afetlerin yaratacağı risklerin tespiti, kontrolü, planlaması ve sonuçlarının giderilmesi çerçevesinde sistematize edilen afet yönetimi dört aşamadan oluşmaktadır. Zarar azaltma, hazırlık, müdahale ve iyileştirme aşamaları ile toplumsal elastikiyetin korunması ve sürdürülmesi hedeflenmektedir.
Son yıllarda teknolojinin hızla artan gelişimi pek çok alanda olduğu gibi afet yönetiminde de paradigma değişikliği yaratmıştır. Geçmişte ağırlıklı olarak insan çabasıyla yürütülen arama kurtarma ve afetlerle mücadele faaliyetleri, teknolojinin katkısıyla boyut değiştirerek artan bir hıza kavuşmuş, afet yönetiminin etkinliği ve başarı oranları artmıştır. Dolayısıyla, afetlerle mücadelede kullanılan teknolojik yöntemlerin çeşit ve kapsamı da son yıllarda genişlemiştir.
Bu çerçevede sensörler, mobil internet ve Nesnelerin İnterneti gibi teknolojiler ile afet riski altındaki bölgelerde toplanan veriler ışığında gerçekleştirilen modellemeler ve yapılan analizler ile tehditlerin önceden tespit edilmesi ve gereken önlemlerin zamanında alınması sağlanmaktadır. IP kameralar, Radyo Frekansı ile Kimlik Tanıma (RFID) ve barkod teknolojileri ile sağlanan veriler sayesinde alınacak aksiyonlar hızlıca belirlenebilmektedir. Uzaktan algılama sistemlerinin de kullanıldığı erken uyarı sistemleri, sismik hareketlerin, tsunamilerin ve hava olaylarının tahmin edilerek önlemlerin zamanında alınmasını sağlarken, uydu teknolojilerinin başı çektiği coğrafi bilgi sistemleri ile riskin önlenmesine yönelik stratejiler geliştirilebilmektedir. Mobil uygulamalar, termal kameralar, drone’lar, robotik ve otonom sistemler, alternatif haberleşme sistem ve teknolojileri, yüzen sığınaklar, geniş alan gözetleme sistemleri, yapay zekâ destekli eğitim sistemleri afetlerde fark yaratan diğer teknolojiler olarak öne çıkmaktadır.
Kahramanmaraş depremleri sonrasında Türk savunma sanayii tarafından geliştirilen İnsansız Hava Araçları (İHA), uydu sistemleri, farklı tip ve özelliklerde kameralar, radar sistemleri, jeneratörler ve haberleşme sistemleri gibi pek çok yerli ve milli teknolojik ürün ve sistem afetin başarıyla yönetilmesinde büyük rol oynamıştır. Bu kapsamda kullanılan teknoloji ve sistemlere fonksiyonel olarak bakıldığında;
Deprem felaketlerinde önleme ve arama kurtarma faaliyetlerinde hâlen kullanılmakta ve/veya geliştirilmekte olan diğer teknoloji ve sistemler incelendiğinde ise; İHA’yla entegre baz istasyonları, robotik harici iskeletler (exoskeleton), sanal ve artırılmış gerçeklik uygulamaları, üç boyutlu yazıcılar, yapay zekâ çözümleri, geniş alan gözetleme sistemleri, binaların depremlere karşı dayanıklı olmasına yardımcı olan sismik izolatörler, erken uyarı sistemleri, kuantum teknolojileri, entegre sistemler ve enkaz dinleme sistemleri ön plana çıkmaktadır.
Kahramanmaraş depremlerinde Türk savunma sanayiinin geliştirdiği yerli ve milli sistemlerin aktif ve etkin kullanımı, savunma sanayii sistem ve ürünlerinin tasarımında, üretiminde ve idamesinde çift kullanım (dual use) konseptinin ne kadar kritik olduğuna da işaret etmektedir. Yaşanan Kahramanmaraş merkezli depremler sonrasında yapılan arama ve kurtarma faaliyetleri, savunma sanayiimizin imkân ve kabiliyetlerinin topyekûn olarak milli kapasiteye katmış olduğu değeri bir kez daha ortaya koymuş, ayrıca önümüzdeki dönemde yapılacak Ar-Ge çalışmalarına ilişkin saha girdisi sağlamıştır...
Kahramanmaraş depremlerinde Türk savunma sanayiinin geliştirdiği yerli ve milli sistemlerin aktif ve etkin kullanımı, savunma sanayii sistem ve ürünlerinin tasarımında, üretiminde ve idamesinde çift kullanım (dual use) konseptinin ne kadar kritik olduğuna da işaret etmektedir.