Yakın zamana kadar sadece bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz robotlar, günümüzde otomotivden havacılığa, tıptan savunma sektörüne kadar pek çok alanda kullanılmaya başlandı.
Teknolojinin hızla gelişmesi, buna bağlı olarak “Internet of Things” ile günlük hayatta kullandığımız pek çok şeyin birbirine bağlı hale gelmesi; yapay zekâ, konuşma, tanıma, görüntü işleme ve otonom sistemler gibi robotik teknolojiyi besleyen unsurların gelişmesine ve daha hızlı, daha güçlü, daha akıllı robotların tasarlanmasına neden olmaktadır.
Genellikle Uzakdoğu ülkeleri ile Amerika’nın domine ettiği robotik teknoloji sektörü, sadece ticari açıdan değil stratejik açıdan da büyük önem arz etmektedir.
Uluslararası Robotik Federasyonu (International Federation of Robotics - IFR), 2013 - 2016 yılları arasında dünyada, toplam değeri 12,3 milyar Avro’yu aşan en az 95 bin yeni profesyonel robotun satılacağını öngörmektedir. Federasyon, 2015’ten itibaren satış rakamlarında artış yaşanması, 2016 sonuna kadar da dünya çapında satılan robot sayısının 1,7 milyon olmasını beklemektedir. IFR’nin verilerine göre, dünya çapındaki robot sistemleri satışının yüzde 70’i Japonya, Çin, ABD, Kore ve Almanya'da gerçekleşmektedir.
Robot ve otomasyon sistemleri, endüstri sektörünün rekabet gücünde kilit rol oynamaktadır. Robot, montaj/ robot sistemleri (Integrated Assembly Solutions) ve endüstriyel görüntü işleme sistemlerinin daha yoğun kullanılması, üretim maliyetlerinin düşürülmesini ve yüksek kalite standartlarına erişilmesini sağlamaktadır.
Bu nedenle de rekabetçiliklerini artırmak isteyen ülke, sektör ve şirketler, giderek artan oranlarda robotik teknolojilerine yatırım yapmaktadır. Söz konusu yatırım eğilimi, özellikle gelişmekte olan ülkelerde daha belirgindir; zira bu ülkeler gelişmiş ülkelerden teknoloji transferi, lisans altında üretim, ortak geliştirme vb. modellerle ileri teknoloji yatırımı çekmeye çalışmaktadır.