Yaşam için vazgeçilmez bir kaynak olan su, günümüzde küresel iklim değişikliği, artan nüfus, kentleşme ve artan tüketim gibi birçok etmene bağlı olarak çok boyutlu bir sorun hâline gelmiştir. Su kıtlığının yol açabileceği ekonomik ve toplumsal çalkantılar ve olası uluslararası ihtilaflar, suyun stratejik bir unsur olarak güvenlik alanı tarafından daha fazla ele alınmasını zorunlu kılmıştır.
Su güvenliğine ilişkin değerlendirme ve araştırmaların bir kısmı oldukça karamsar tablolar çizmektedir. Bazı araştırmalar su kıtlığının 21’inci yüzyılın en önemli sorunu olacağı sonucuna ulaşırken, Birleşmiş Milletlerin üç eski genel sekreteri, geleceğin savaşlarının su yüzünden çıkacağını belirtmiştir. Buna karşılık bazı yorumcular, su krizlerinin tarihsel olarak ihtilaftan çok uzlaşmayı getirdiğine dikkat çekmekte ve sıkıntı yaşayan ülkelerin temelde bir su yönetimi krizi yaşadığını ileri sürmektedir.
Su ile ihtilaflar arasındaki bağlantı tartışılmaya devam etmektedir. Ancak su krizlerinin yol açabileceği savunma zafiyetleri, savunma çevrelerini bu konuyu ciddiyetle ele almaya zorlamaktadır. Nitekim ABD Savunma Bakanlığı Ekim 2021’de yayınladığı “İklim Değişikliği Risk Analizi” belgesinde, iklim değişikliğinin “jeostratejik, operasyonel ve taktik ortamları yeniden şekillendirdiği” kaydedilmiş, “artan sıcaklıklar; değişen yağış düzenleri ve aşırı hava koşullarının mevcut riskleri artırdığına” dikkat çekilmiş ve ABD Silahlı Kuvvetlerinin stratejilerini bu etmenleri dikkate alarak yeniden gözden geçirmesi istenmiştir.
Su güvenliği durumunu ve ortaya çıkan tehditlere karşı alınabilecek önlemleri irdelediğimiz Araştırma Raporu yazı dizimizin ilk iki bölümünde, dünyada ve Türkiye’de su kıtlığının ulaştığı boyutlar incelenmiş, su kıtlığının aşılması için sunulan öneriler mercek altına alınmıştır. Araştırma dizimizin üçüncü ve son bölümünde ise bir ulusal güvenlik sorunu olarak “su güvenliği” kavramı üzerinde ortaya atılan görüşler derlenecek, dünyada ve özellikle Türkiye’nin bulunduğu coğrafyada su kıtlığının yol açabileceği güvenlik sorunları ele alınacaktır.
Peki, su kıtlığının yarattığı yerel, bölgesel ve küresel güvenlik riskleri nelerdir? Bu riskleri bertaraf etmenin yolu var mıdır? Araştırma dizimizin üçüncü bölümünde bu soruların yanıtları aranacaktır.
Bu amaçla önce su ve güvenlik arasındaki bağlantıya ilişkin görüşler incelenecek ve su krizinin doğurabileceği sorunlar ve tehditlere ilişkin genel bir analiz yapılacaktır. Daha sonra Türkiye’nin güvenliğini yakından ilgilendirdiği için Ortadoğu ve Akdeniz bölgesindeki su sorunlarının yaratabileceği problemler irdelenecektir.
Son olarak su güvenliğinin güçlendirilmesi ve yerel, bölgesel ve uluslararası planda su şoklarına karşı direncin artırılması için uluslararası uzman, kuruluş ve akademisyenlerin dile getirdiği önerilere göz atılacaktır...