Dünya yüzyıllardır araştırmacıların yaşamı kolaylaştıran teknolojik gelişimler doğuran çalışmalarına şahit olmuştur. Keşfedilen teknolojiler bazen beraberinde yeni bir çağı getirerek yaşamı kolaylaştırmış, bazen de çok büyük sorunlara yol açmıştır. Gelecekte yaşam için fark yaratacak yenilikler hayal edildiğinde akla ilk gelenler arasında; kendi kendine öğrenen robotlar, kendi kendini tamir eden malzemeler, yeni enerji üretim ve transfer teknolojileri ile gelişen bilgi ve haberleşme teknolojilerinin hayatımıza getireceği kolaylıklar yer almaktadır. Son yıllarda ise mekanik teknolojilerin yanında hızla güçlenen ve önemi artan bir alan olan biyoteknoloji insan hayatı üzerine olumlu ve olumsuz etkileri ile iki ucu keskin bir bıçak gibidir.
Gelecek tahmini yapan araştırmacılar, bu teknolojilerin sivil hayat üzerinde yaratacağı değişiklikleri incelerken savunma sanayiini de büyük ölçüde etkileyeceğini öngörmektedir. Giyilebilir, esnek ve biyolojik malzemelerle uyumlu elektronik cihazlar, her insanın rutin işlerini yöneten yapay zekâ kişisel asistan yazılımları ve sesli dil tercümanları sivil hayatı daha da kolaylaştırmaktadır. Bunların yanında insanları zararlı biyolojik ve kimyasal etmenlerden korumayı vadeden ve erken uyarı sistemi olarak da çalışabilen biyoteknoloji ürünleri yaşamı kökten değiştirme potansiyelindedir.
Peki biyoteknoloji ve biyosavunma teknolojilerinin yeri nerede konumlanmaktadır? Biyoteknoloji, yakın gelecekte çığır açıcı ve bozucu bir teknoloji olabilir mi? Analizimizde bu sorulara cevap ararken biyoteknoloji alanında ortaya çıkan yenilikleri ve bunların savunma sanayiine olan etkilerini değerlendirip, gelişen teknolojilerle ilgili gelecek öngörülerine bakacağız...