Ülkelerin emniyet ihtiyacı hiç bir şekilde ikame edilemeyecek bir ihtiyaçtır. Emniyeti sağlamak için ülkelerin aktif ve pasif olarak kategorize edebileceğimiz savunma mekanizmaları mevcuttur. Pasif mekanizmada temel hedef, "dosta güven, düşmana korku" vermektir. Ülkeler pasif korumayı hem sahip oldukları caydırıcı savunma sistemleri hem de uluslararası organizasyonlar ile yapmaktadırlar. Birleşmiş milletler ve NATO gibi uluslararası organizasyonların birincil görevi, üyelerinin güvenliğini pasif yöntemlerle sağlamaktır. Organizasyonların sahip olduğu güç, pasif olarak güvenliğinizin teminatı rolünü üstlenir. Aktif mekanizması ise çatışma durumudur. Günümüzde ülkenin envanterinde bulunan silahlar, olası çatışma alanlarını kolaylıkla kıtalar arası boyutlara taşıyabilecek niteliktedir. Bu sebeple tüm dünya ülkeleri, milyarlarca dolar harcayarak sürekli değişen tehdit algılarına göre savunma envanterlerini yenilemektedirler.
Güçlü savunma sistemleri, ülkemizin bekası için son derece önemlidir. İçinde bulunduğumuz hassas tehdit ortamına uygun ulusal ve uluslararası önlemleri zamanında, ölçülü ve doğru bir şekilde almak durumundayız. Bu sebeple tüm savunma sistemleri, devletin en üst kademeleri tarafından belirlenmiş siyasi, politik, teknik öncelik ve ihtiyaçlar doğrultusunda belirlenerek tedarik edilmektedir.
Savunma sistemlerinden yüksek performans sunmaları ve güvenilir olmaları beklenir. Bu sebeple geliştirilmesi pahalı ve uzun süren sistemlerdir. Üretim esnasında değişen ihtiyaçlar, maliyet ve süre üzerinde olumsuz etki yaratmaktadır. İhtiyaçların ne şekilde evrilebileceğini ön görebilen mekanizmalar, gerek sanayi gerekse ihtiyaç sahibi açısından kazanç sağlayacaktır.
Savunma sistem ihtiyaçları laboratuvar ortamında geliştirilmemektedir. Her an değişen politik ve siyasi şartlar, sistemin tasarımında değişiklikler yapılmasını gerekli kılabilmektedir. Ancak, olası değişiklikleri ön görebilmek ve gerekli politikaları belirleyebilmek için "Sistem Dinamikleri" olarak adlandırılan modellerden faydalanılabilir. Politikaların belirlenmesi esnasında, olası sonuçların incelenip buna uygun politikaların tasarlanması söz konusudur. Örneğin çevredeki tehditler değiştiğinde, alternatif savunma sisteminin yeterlilikleri değerlendirilmiş olmalıdır. Öyle ki, gerçek sistem üzerinde yapılması olanaksız ya da zor ve büyük maliyetler gerektirecek incelemeler, sistem dinamiği modeli üzerinden rahatça yapılabilir. SD yaklaşımı, çevrenin belirsiz oluşu nedeniyle, birçok sistem girdisinin kesin bir doğrulukla belirlenemeyeceği kabul eder. Bu nedenlerle SD stratejik nitelik taşıyan yüksek düzey yönetim problemlerinin incelenmesinde özellikle yararlıdır.
Bu raporda, karmaşık sistemler için bütüncül sistem yaklaşımına yönelik olarak “Sistem Dinamikleri” olarak adlandırılan modelin savunma sistem ihtiyaçlarının belirlenmesinde kullanılmasının kamu ve özel sektör açısından olumlu etkileri araştırılmış, incelenmiş ve ortaya konulmuştur.