Eskiden terör dendiğinde dünyanın belli bölgelerini ilgilendiren saldırılar akla gelirdi. Şimdi durum ne yazık ki çok daha ciddi ve çok daha yaygın bir hal aldı. Devletler, ordular, özel kuruluşlar teröristleri ve saldırılarını engellemek, hatta onlar daha harekete geçmeden önlemek için çalışmalar yapıyor.
Terörizm artık dünyada belli başlı ülkeleri ilgilendiren bir durum değil. En barışçıl ve sakin ülkelerde bile ne yazık ki terör olayları yaşanabiliyor. Bu nedenle hem yerel hem ulusal yönetimlerin sürekli tetikte olmaları gerekiyor. Havalimanları, garlar gibi yolcuların çok olduğu alanlardan iletişim kanallarına kadar potansiyel suçluların takibi gerekiyor. Kolluk kuvvetleri güvenliği sağlamak için mevcut teknolojileri kullanarak büyük çaba harcasa da mutlaka arada kaçaklar oluyor. Terörle mücadele birimleri her ne kadar teknolojinin de yardımıyla komploları ortaya çıkarsa da bu tür tehdit ve tehlikelerin boyutu sürekli değişiyor.
Dünyada kaygı verici bir saldırı şekli olan küçük çapta ve bireysel terör saldırıları yaygınlaşıyor. Öngörülemez olması nedeniyle bu tip tek aktörlü saldırıların önüne geçmek güvenlik güçleri için her zaman çok zor oluyor. Bireysel saldırılarda terörist, keyfi olarak plandan kopup aniden eylemi gerçekleştirmeye karar verebiliyor. 2017’nin Mayıs ayında Manchester Arena’da gerçekleşen ve 22 insanın hayatını kaybettiği saldırıda, etkinlik alanı terörist için yumuşak hedefti. Bölgede böyle bireysel bir saldırı beklenmediğinden güvenlik önlemleri de her zamanki gibiydi. Bu tip bir saldırıyı kale gibi korunan binalara ya da merkezlere gerçekleştirmek zor ve uzun bir plan gerektirdiği için teröristler minimum zamanda maksimum zararı vermek için bu tip alanları seçiyorlar.
Şehir yetkilileri, özel şirketler ve sivil gruplar gerçek zamanlı verilere erişebildiklerinde (suç haritalama platformları, silah algılama sistemleri, kapalı devre yayınlar...), suç daha oluşmadan potansiyeli görebilir ve suçun önüne çok daha hızlı geçebilirler. Şu an hâlihazırda birçok şehirde kamu otoriteleri tarafından kullanılan programlar ve teknolojilerle plakalar kolayca okunabiliyor, yüz tanıma yapılabiliyor, suç ve terörist ağları haritalanıyor ve şüphe çeken anormal durumlar tespit edilebiliyor. Hatta bu teknolojilerin bazılarında kullanılan cihazların kendi içlerinde veri işleyebilme özelliği de bulunuyor, böylece terörle mücadelede çok daha hızlı aksiyon alınabiliyor. Terörle mücadelenin gerçekten etkili ve caydırıcı olması için somut değişiklikler yapılması gerekiyor. Akıllı kameralar, sokak lambaları, patlama duvarları gibi savunma mimarisinin kullanımıyla bu mümkün olabilir. Buradaki amaç, faillerin mağdurları hedef alma veya zarar verme fırsatlarını azaltmak.
Terörün her geçen yıl daha fazla ülkenin sorununa dönüştüğü bir gerçek. Üzerinde çok fazla durulmayan nokta ise, suçluların teknolojiyi kullanma becerisinin hayli geliştiği. Teknoloji derken çok gelişmiş uygulama ve cihazlardan önce yeni nesil iletişim cihazlarının takibinin zorlaştığına da değinmek gerekiyor. Telegram, Signal ve WhatsApp gibi yeni nesil sohbet uygulamaları artık uçtan uca şifreleme kullanıyor ve bu da içeriğe erişimi zorlaştırıyor. Tam cihaz şifrelemesi ise şüphelilerin akıllı telefonlarını neredeyse tamamen erişilemez hale getiriyor ve diğer hassas teknolojileri kilitlemelerine izin veriyor. Daha gelişmiş cihazlar ise suçluların dijital izlerini bırakmadan iletişim kurmalarını sağlıyor.
Peki suçlular interneti ve teknolojiyi nasıl kullanıyor? Birkaç başlıkta bakalım:
Teknoloji sadece suçluların lehine işlemiyor tabii. AUGGMED Projesi (Automated Serious Game Scenario Generator for Mixed Reality Training), terörle mücadele için çevrimiçi ve çok kullanıcılı bir eğitim platformu geliştirdi. Sanal gerçekliğin kullanıldığı platformda, kullanıcılar siviller ve teröristlerle etkileşime girerek egzersiz yapıyor. Bu uygulamayla pratik yaparak kullanıcıların gerçek hayatta suç ve saldırılara karşı daha soğukkanlı olmaları hedefleniyor. Çok kullanıcılı olarak tasarlanan program sayesinde farklı birimlerden gelenler aynı anda eğitim alabiliyor. Bu da polis, güvenlik ve sağlık personeli gibi farklı alanlarda olup gerektiğinde koordineli çalışması gereken birimlere güzel bir pratik yapma imkânı sağlıyor. AUGGMED, aynı zamanda Avrupa çapında acil servis çalışmalarını iyileştirmek ve kritik olaylara müdahale etmek için İngiliz polis memurları tarafından da kullanıldı. Artan terör saldırıları düşünüldüğünde bu tehditlere cevap veren düzenli proaktif eğitim bir zorunluluk haline geliyor. Sanal gerçeklik, uygun maliyetli ve hızlı bir eğitim çözümü sunarak bu açığı kapatmaya yardımcı oluyor ve Yeni Zelanda’dan Singapur’a kadar birçok ülkede kullanılıyor.
Örneğin Hollandalıların hayata geçirdiği TRIP uygulamasıyla Birleşmiş Milletlere üye ülkeler artık teröristlerin seyahat hareketlerini izleyebiliyor. Terör olaylarını çok da yaşamayan Hollanda, bu konuda tedbir almakta kararlı. 2018 sonlarında, Hollanda’nın terör önleme konusunda 15 milyon avro yatırım yapacağı ve bunun 2,5 milyon avrosunun başka ülkelerde TRIP sisteminin kullanılmasına yönelik hazırlık için harcanacağı açıklanmıştı. TRIP uygulaması, teröristlerin ve diğer uluslararası suçluların seyahat hareketlerini tanımlamak için PNR verilerini analiz edip kullanıyor. PNR verilerinin teröristlerin izlenmesine ve durdurulmasına yardımcı olması planlanıyor.
Bir başka uygulama da İngiltere’den. İçişleri Bakanlığı, 2018’de terörizm propagandası yapan videoları tespit eden bir teknoloji geliştirdi. Yapılan testlerin sonuçlarına göre, bu araç DAEŞ videolarının yüzde 94’ünü yüzde 99.995 doğrulukla tespit edebiliyor. Örneğin 1 milyon rastgele video taransa, sadece 50 tanesi için insan kontrolüne ihtiyaç duyuluyor. Bu araç herhangi bir platforma entegre edilebiliyor, böylece video propagandasının çoğu internete ulaşmadan durduruluyor.
Çin’deki yeni yüz tanıma ve yürüme analizi teknolojileri, vatandaşlar hakkında her türlü bilgiyi toplayarak “şüpheli davranışı” tespit etmeye çalışıyor. Cloud Walk Technology, yüksek riskli bireylerin kişisel verilerini araştırıyor. Tabii bu risk değerlendirmeleri ve suç potansiyelleri göz önünde bulundurulurken ırksal önyargıları da artırıyor.
Pentagon ise terörle mücadelede teknoloji kullanımında öne çıkan projeleriyle dikkat çekiyor. Peki nedir bu projeler?
Pentagon’un yukarıda saydığımız duvarların arkasını tarayan aygıtına benzer bir çalışma da Savunma Teknoloji Mühendislik A.Ş. (STM) tarafından geliştirildi. DAR Duvar Arkası Radar adı verilen sistem Ultra Geniş Bant (UGB) radar sinyalleri vasıtasıyla, görsel erişim imkânı olmayan, kapalı mekânlarda bulunan hedef unsurlara ait konum bilgilerini iki boyutlu olarak elde etmek için kullanılıyor.
DAR sistemi, elde kullanılabilecek şekilde tasarlanmış olup, tripod ve benzeri araçlar yardımıyla hedef bölgeye yerleştirilerek tablet ile uzaktan kumanda edilebilme özelliğine de sahip. DAR; rehine kurtarma, terörle mücadele ve iç güvenlik operasyonları gibi askeri senaryoların yanı sıra, yangın, çeşitli doğal afetler sonrası kurtarma operasyonları dâhil çeşitli sivil amaçlar için de kullanılabiliyor. Buna ek olarak DAR sistemi, duvar veya çeşitli engellerin arkasında konuşlu sabit ve hareketli canlılara ait konum bilgisi aktarabilmektedir.