Dünyadaki hızlı teknolojik gelişim ve ülkeler arasında yaşanan jeopolitik gerginliklerin artışına paralel olarak savunma sanayiinde de ileri teknolojilere olan talep ve yönelim evriliyor. Günümüzde otonom teknolojilerin daha fazla kullanılması denizcilik sektöründe yaşanan önemli değişikliklerden biri olarak dikkat çekiyor. Zira savunma sanayiinde ve genel olarak denizcilik alanında gelişmiş tüm ülkeler bu niş alanda yeni platformların geliştirilmesi için çalışmalar yapıyor.
Suüstü ve sualtı deniz araçları da otonominin yaygınlaşmaya başladığı alanlar arasında öne çıkıyor, esasen yakın gelecekte bu dönüşümün daha da ivmelenmesi bekleniyor. Mevcut konjonktürde insansız sistemlere yönelimin arka planında harekât nevilerinin değişmesi, asimetrik tehditlerin evrim geçirmesi, yapay zekâ uygulamalarının gelişmesi ve otonomiye geçişin hızlanması gibi faktörler bulunuyor.
İnsansız otonom sualtı deniz araçlarını incelemeden önce genel olarak otonom deniz araçlarını ele almak faydalı olacaktır.
Özellikle yapay zekâ teknolojilerinin görülmedik bir hızla gelişmeye devam etmesi giderek daha fazla deniz aracının, insanlardan minimum girdi alarak kendi başlarına seyir yapmalarına olanak tanıyan otomatik sistemlerle donatılmasına yol açıyor. Otonom teknolojisi, yazılım ve yapay zekâ sistemleri sayesinde kullanıcı olmadan araçların işlem yapabilme yeteneğine sahip olması anlamına geliyor. Başka araçlarda da olduğu gibi deniz araçları için belirli otonomi seviyeleri bulunuyor. Bu seviyeler araçların bağımsız hareket edebilme kapasitelerini ifade ediyor.
Otonomi seviyeleri Uluslararası Denizcilik Örgütü (International Maritime Organization (IMO) tarafından aşağıdaki şekilde gruplandırılıyor:
Seviye 1 (Otomatize edilmiş prosesler ve karar destek sistemli gemiler): Denizciler, gemi sistemlerini ve işlevlerini çalıştırmak ve kontrol etmek için gemide bulunur. Bazı operasyonlar otomatikleştirilebilir ve bazen denetimsiz olabilir, ancak gemide her an kontrolü ele almaya hazır personel vardır.
Seviye 2 (Denizcilerin gemide olduğu uzaktan kumandalı gemiler): Gemi başka bir yerden kontrol edilir ve çalıştırılır. Gemi personeli, gemi sistemlerini ve işlevlerini kontrol altına almak ve işletmek için gemide bulunur.
Seviye 3 (Denizcilerin gemide olmadığı uzaktan kumandalı gemiler): Üzerinde personel olmayan uzaktan kumandalı bu gemiler başka bir yerden kontrol edilirler.
Seviye 4 (Tam Otonom Gemiler): Geminin işletim sistemi kendi başına kararlar alıp, eylemler belirleyebilir. Yüksek otonom seviyesindeki bu gemiler uzaktan kontrol edilmezler.
Otonom deniz araçları genellikle çeşitli sensörler, kameralar, GPS, denge ve navigasyon sistemleri ile donatılıyor. Bu sistemler sayesinde çevrelerini algılayabiliyor, engelleri tespit edebiliyor, rotalarını belirleyebiliyor, sakınma manevraları yapabiliyor ve gerekirse iletişim kurabiliyor. Otonom deniz araçları; yapay zekâ, makine öğrenmesi ve otomasyon teknolojilerinin birleşimi ile karmaşık görevleri yerine getirebiliyor.
Otonom deniz araçlarında kullanılan bazı temel sistemler şunlardır:
Otonom Kontrol Sistemi: Otonom seyir sistemleri, deniz araçlarının rota planlama, hız kontrolü, manevra yapma ve engel kaçınma sistemleri ile emniyetli seyrini sağlamak için kullanılıyor. Bu sistemler, aracın belirlenen rotada görevlerini doğru ve etkili bir şekilde gerçekleştirmesini sağlıyor, limana otomatik yanaşma ve limandan kalkış işlemlerini kolaylaştırıyor ve hava durumu, deniz koşulları ve diğer çevresel faktörleri dikkate alarak hareketlerin ayarlanmasını sağlıyor.
Uzaktan Kontrol Merkezleri: Otonom deniz araçlarında kontrol merkezleri, geminin hareketini ve eylemlerini kontrol eden merkezi bir konumdur. Kontrol merkezleri, aracın sensörlerinden gelen verileri topluyor ve bu verileri aracın çevresini algılamak ve güvenli bir şekilde seyretmesini sağlamak için kullanıyor.
Sensörler: Otonom deniz araçları, çevrelerini algılayabilmek için farklı türde sensörler kullanıyor. Bunlar arasında kameralar, lidar (Işıkla Uzaklık ve Algılama), radar, ultrasonik sensörler, termal kameralar ve akustik sensörler bulunuyor. Otonom deniz araçlarında; görüntü işleme sensörleri, ultrasonik sensörler, radar sensörleri, GPS sensörleri, aracın ivmesini, yönünü ve açısal momentumunu ölçen IMU sensörleri, yük ve hava sensörleri gibi çok sayıda sensör teknolojisi kullanılıyor.
Engel Algılama ve Kaçınma Sistemleri: Otonom deniz araçları, çarpışma riskini minimize etmek amacıyla rotadaki engelleri tespit edebiliyor ve bu engellerden kaçınmak için gerekli manevraları gerçekleştirebiliyor. Görüntü işleme, radar ve ultrasonik otonom deniz araçlarında kullanılan en yaygın engel algılama ve kaçınma sistemlerini oluşturuyor.
Otonom sistemlerin deniz boyutunda kullanımlarını askeri ve sivil olarak iki farklı boyutta değerlendirmek uygun olacaktır.
Sivil Kullanım: Otonom deniz araçları sivil boyutta kargo taşımacılığı, balıkçılık, çevre koruma, arama kurtarma ve turistik faaliyetler gibi alanlarda kullanılıyor. Ayrıca deniz araştırmaları, uzay çalışmaları ve sualtı inşaatı gibi alanlarda da kullanılma potansiyeli taşıyor.
Askeri Kullanım: Askeri boyutta ve savunma sanayiinde ise otonom deniz araçları aşağıdaki rollerde kullanılabiliyor:
İnsansız Deniz Aracı (İDA): İnsan müdahalesi olmaksızın deniz ortamında görev yapabilen ve kendini yönetebilen, genellikle uzaktan kumanda veya önceden belirlenmiş rotaları takip ederek çalışan araçlardır. İDA’lar, genellikle otonom deniz araçları olarak da adlandırılıyor ve suüstü, sualtı veya yüzey altında (Uzaktan Kumandalı Araçlar -ROV) çalışabilen farklı tiplerde olabiliyor.
Silahlı İnsansız Deniz Aracı (SİDA): Üzerinde silah taşıyan İDA’ya verilen genel isimdir. SİDA tiplerine göre hava savunma, suüstü, denizaltı savunma harekâtı yapabiliyor. Deniz güvenliği ve savunma amaçları için kullanılıyor ve özellikle Su üstü harekâtı, denizaltı savunma harekâtı ve sahil güvenlik fonksiyonları gibi alanlarda önemli bir rol oynayabiliyor.
Kamikaze İnsansız Deniz Aracı (KİDA): KİDA, sualtı ve suüstü görevlerde kullanılabilen silahlı bir insansız deniz aracıdır.
Otonom Yüzey Altı Araçları (Hybrid Vehicles): Hem yüzeyde hem de sualtında hareket edebilen semi- submersible araçlardır. Yüzeydeyken keşif-gözetleme yapabiliyor, sualtına daldığında ise daha kapsamlı gözlemler ve veri toplama gerçekleştirebiliyor. Hâlihazırda askeri kullanımlar için; keşif ve gözetleme, mayın tarama, denizaltı savunma harbi ve asimetrik rollerde kullanılabilecek otonom yüzey altı araçlarıngeliştirilmesine yönelik Ar-Ge çalışmaları sürdürülüyor. Bu araçların, insansız olmaları nedeniyle daha güvenli ve maliyet etkin olduğu kabul ediliyor. Ayrıca insan kaynaklı hata riskini azaltarak, daha verimli bir şekilde görev yapılmasını sağlıyorlar.
Otonom araçlar içinde önemli bir kategoriyi oluşturan Otonom Sualtı Aracı, gözlem ve keşif özelliğine sahip araçlardır. İnsansız sualtı araçları, temel olarak Kablo Kontrollü ve Kablosuz-Otonom olarak iki anakategoriden oluşuyor. Kablo kontrollü olanlar “ROV (Remote Operating Vehicle)”, kablosuz-otonom olanlar ise “AUV (Autonomous Underwater Vehicle)” olarak adlandırılıyor.
ROV, genel olarak bir operatör aracılığıyla uzaktan kontrol edilerek sualtında tehlikeli olabilecek birtakım faaliyetleri yerine getiren sualtı aracıdır. Kablo kontrollü olduğundan, aracı yüzeye bağlayan kablo ve aracın suya indirilip geri alınmasını sağlayan atma/toplama düzeneklerinden oluşur. ROV’ların, sualtını izleme, görüntü alma ve bazı ölçümler yapmaya yönelik işlevleri de bulunuyor.
ROV’lar boyut ve işlev olarak, sadece izleme amaçlı ise sualtı kameraları vasıtasıyla görüntü almaya ve bazı ölçümler yapmaya yönelik nispeten küçük ve basit araçlar olabileceği gibi, üzerlerinde yer alacak pek çok elektronik sistem (sensör, kamera, sonar vb.) yardımıyla büyük oranda otonom çalışma yetkinliğine sahip, robot kollar ve manipülatörler kullanarak oldukça karmaşık işlevleri yerine getiren büyük sistemler de olabiliyor.
AUV’lerin tasarımını ve kullanımını mümkün kılan günümüz teknolojisi, insansız sualtı araçlarının, birçok problem ve işletme zorluğu oluşturan kablo bağlantıları olmaksızın kendi seyrüsefer sistemleri ve güç ünitelerini barındırarak, tamamen bağımsız hareket etmesini sağlıyor.
AUV’lerin ROV’lardan en temel farkı; AUV’lerin otonom/yarı otonom olmaları ve kendi güç kaynaklarının olması olarak değerlendiriliyor. Daha önemlisi ise AUV’ler önceden planlanmış rotalarda planlanmış görevi icra edebilecekleri gibi otonomi seviyelerine göre görev esnasında önceden öngörülememiş durumlar karşısında veya iletişimin olmadığı hâllerde de faaliyetlerini sürdürebilecek şekilde tasarlanıp donatılabiliyor.
AUV’ler hem askeri hem de sivil sektörlerde çok yönlü ve geniş potansiyel uygulamalarda kullanılmaktadır. Askeri alanda, teknolojik gelişmeler ve gelişen operasyonel paradigmalarla giderek daha cazip hâle gelen AUV’ler, operasyonel alanda oyunun kurallarını değiştirebilecek potansiyele sahiptir. Sonuç olarak, AUV teknolojilerine yapılan yatırımlar, deniz harekât konseptinin gelişimi ile birlikte artmaktadır. Öngörülebilir gelecekte dünya genelindeki deniz filolarında özellikle iri sınıf kategorisinde AUV’lerin görünürlüğünün ve varlığının artması beklenmektedir.
Günümüzde AUV’ler sivil alanda da yaygın olarak kullanılmaktadır. Hâlen, uzaktan kumandalı/otonom sualtı araçlarının yaklaşık yüzde 60’ı açık deniz petrol arama çalışmalarında kullanılmaktadır. Artan keşif derinliği, dalgıçların bu derinliklerde konuşlandırılmasının zorlukları/imkânsızlığı ve yüksek maliyetler, çeşitli ticari uygulamalarda AUV’lerin artmasına katkıda bulunmuştur. Diğer kabiliyetleri, sualtı kablolarının ve boru hatlarının incelenmesini, gözlemlenmesini, bakımını ve onarımını içermektedir.
İSAA’ların günümüzde sivil kullanım alanları şöyle sıralanabilir:
• Arama kurtarma,
• Sualtı boru ve kablo döşenmesi ve kontrolleri,
• Köprü ayağı kontrolleri,
• Sualtında durumsal farkındalığı sağlama,
• Sualtı bakım/onarım,
• Sualtında örnek/veri toplama,
• Batık tespit etmek/kurtarmak,
• Sualtı naaş ve delil çıkartma,
• Çevresel araştırmalar, çevre kirliliği ile mücadele,
• Oşinografik araştırmalar, biyoçeşitlilik çalışmaları,
• Batık objelerin araştırılması (gemi, batıklar, uçaklar vb.),
• Sualtı güç istasyonları, hidroelektrik santralleri ve nükler santraller,
• Su rezervuarları, baraj kapakları ve su setleri incelemeleri,
• Sualtı boru hattı kaynak incelenmesi,
• Arkeoloji çalışmaları,
• Sualtı haritalama ve doğrulama,
• Belgesel çekimi,
• Su parkları,
• Korozyon ve katodik ölçümler,
• Sualtı olay yeri inceleme,
• Gemi teknesi, pervanesi ve yönlendirme ekipmanı incelemesi,
• Dalgıç gözlemleme ve destek elemanı olarak görev icrası.
Minyatür araçlar genellikle sualtı keşif ve gözlem faaliyetlerinde kullanılmakta olup, sualtında, petrol ve boru hatlarının üzerinde herhangi bir kaçak, çatlak, kırık olup olmadığını kontrol etmekte kullanılıyor. Oldukça yoğun kullanılan alanlardan biri de balık çiftlikleridir.
Özellikle oşinografik çözümlemeler, küresel iklim değişikliğinin etkilerinin incelenmesi nedeniyle son yıllarda hayli geniş kitlelere hitap ettiğinden AUV uygulamaları içerisinde en büyük yüzdeyi teşkil ediyor.
İSAA’lar savunma alanında ise manipülatör sistemleri, sualtı keşif ve gözetleme, liman ve kritik alan güvenliği, mayın tanı, teşhis ve imha, anti denizaltı harbi, filo eskortu, denizaltı kurtarma, batık çalışmaları gibi alanlarda kullanılıyor.
Tam otonom sualtı araçları bağımsız güç kaynakları sayesinde önceden belirlenmiş parametreler yardımıyla kendi hareketlerini sağlayabilen araçlardır. Kullanılacak alanlar için önceden programlanmaları veya uzun süreli görevler için yapay zekâ destekli donatılmaları mümkündür. Gelişen akustik teknolojilerle küçük verilerin operatörlere iletilmesinin mümkün hâle geldiği günümüzde araçların enerji, rota, derinlik ve sensör verileri analiz edilebiliyor.
Küçük boyutlarda olan insansız denizaltı araçları keşif, izleme ve araştırma görevlerinde tercih edilirken, daha büyük versiyonlarının ise deniz tabanının haritalanması, mühimmat taşınması ve koordineli harekatta destek görevlerinde kullanılmaları mümkündür.
Kıyı gözetlemesi, buzul alanlarda rota belirlenmesi, deniz tabanı görüntülenmesi gibi operasyonel avantajlar sunan otonom sualtı araçları 6.000 m derinliğe kadar inebiliyor.
2020’de 3,6 milyar dolar olan insansız sualtı araçları pazarının 2029 yılında yüzde 16,30’luk bir büyüme oranıyla 10,51 milyar dolara ulaşacağı öngörülüyor.
Kuzey Amerika bölgesinin, çeşitli faktörlerin etkisiyle insansız sualtı aracı pazarında önemli bir paya sahip olması bekleniyor. ABD’nin, pazarın büyümesini sağlayan savunma uygulamalarına yönelik insansız sualtı aracı teknolojisine büyük yatırım yaptığı biliniyor. Bölgede, özellikle ABD ve Kanada’da insansız sualtı aracı üreticilerinin önemli bir kısmı bulunuyor ve bu da pazarın büyümesini daha da artırıyor. Bu üreticiler, otonom yetenekler ve iyileştirilmiş sensörler gibi gelişmiş insansız sualtı aracı teknolojisini geliştirmek için Ar-Ge faaliyetlerine yatırım yapıyor. Bölge, arama ve bakım faaliyetlerinde insansız sualtı araçlarına fırsatlar sunan önemli bir açık deniz petrol ve gaz sektörüne sahip bulunuyor. Açık deniz rüzgâr santralleri gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik artan talep de inşaat ve bakım amaçlı insansız sualtı araçlarına olan talebi ivmelendiriyor.
Asya-Pasifik bölgesinin de insansız sualtı aracı pazarında çeşitli faktörlerin etkisiyle önemli bir büyüme potansiyeline sahip olması bekleniyor. Bölge, birçok ülkenin savunma ve güvenlik uygulamaları için insansız sualtı araçlarına yatırım yaptığı geniş bir savunma pazarına sahip. Özellikle Çin hem askeri hem de bilimsel araştırma amacıyla insansız sualtı araçlarına yoğun yatırım yapıyor.
İnsansız sualtı araçları pazarının kilit oyuncuları arasında şu şirketler yer alıyor: SAAB Seaeye, Kongsberg Gruppen, Lockheed Martin, Oceaneering International Inc, Teledyne Technologies, Atlas Electronic, Sonardyne, Fugro ve BAE Systems.
ABD, Rusya, Fransa, Çin ve Güney Kore’nin aralarında bulunduğu birçok ülke deniz savaşlarında ve sualtı mayın temizliğinde önemli roller üstlenen bu araçlara donanmalarında yer veriyor. Son yıllarda yapılan çalışmalar ve giderek gelişen tasarımlar sayesinde insansız sistemler konusunda ciddi atılımlar yapan Türkiye de İDA pazarında öne çıkan bu ülkeler arasında bulunuyor.
ABD donanmasının çeşitli büyüklükte üç ayrı İDA için çalışmaları bulunuyor. Bu araçlar büyük insansız yüzey aracı (Large Unmanned Surface Vehicle -LUSV), orta insansız yüzey aracı (Medium Unmanned Surface Vehicle -MUSV) ve iri sınıf insansız sualtı aracı (Extra-large Unmanned Undersea Vehicle -XLUUV) olarak adlandırılıyor. ABD’nin amacı, donanmanın yeteneklerini artan sayıda platforma yaymak ve filonun genel kapasitesinin büyük bir bölümünü nispeten az sayıda yüksek değerli gemiye yoğunlaştırmaktan kaçınan bir gemi karışımı oluşturmak. Donanmanın 2024 bütçesinde, LUSV programı için 117,4 milyon dolarlık araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) fonu, MUSV programı için 85,8 milyon dolarlık Ar-Ge fonu, LUSV/MUSV etkinleştirme yetenekleri için 176,3 milyon dolarlık Ar-Ge fonu, XLUUV programı için 104,3 milyon dolarlık Ar-Ge fonu ve XLUUV dahil tüm UUV’lerin temel teknolojileri için 71,2 milyon dolarlık ek Ar-Ge fonu bulunuyor.
Orca programı olarak da bilinen XLUUV programı, Ortak Acil Operasyonel İhtiyacını (Joint Emergent Operational Need -JEON) ele almak için kurulmuştur. Donanma, XLUUV’ları 84 inçten daha büyük bir çapa sahip UUV’ler olarak tanımlıyor, bu da XLUUV’ların insanlı bir donanma denizaltısından fırlatılamayacak kadar büyük olması gerektiği anlamına geliyor. Dolayısıyla, XLUUV’lar bunun yerine ileri bir operasyon limanına taşınacak ve daha sonra bir iskeleden fırlatılacak.
İlk beş XLUUV, 2019’da ABD donanmasının araştırma ve geliştirme ödenek hesabı aracılığıyla finanse edildi. ABD donanması, XLUUV’un tasarımı için bir yarışma düzenledi ve 13 Şubat 2019’da ilk dört Orca XLUUV ile bunların ilgili destek unsurlarını üretmek, test etmek ve teslim etmek için Boeing’i seçtiğini duyurdu. 27 Mart 2019’da donanma, beşinci Orca’nın da Boeing’e verildiğini duyurdu. Boeing, Orca XLUUV’ları inşa etmek için Huntington Ingalls Industries’in (HII) Teknik Çözümler bölümü ile ortaklık kurdu. Anlaşma çerçevesinde bir XLUUV 2026’da 113,3 milyon dolar, bir diğeri 2027’de 115,6 milyon dolar ve bir diğeri 2028’de 117,9 milyon dolar maliyetle tedarik edilecek.
Boeing’in Orca XLUUV tasarımı, 2016’da tanıttığı Echo Voyager UUV’sinin tasarımına dayandırılacak, ancak askeri görev gereksinimlerini desteklemek için önemli değişiklikler içerecek. Boeing ilk Orca XLUUV’u 2023’ün Nisan ayında deniz testlerine başlamak üzere suya indirdi. Orca XLUUV’nin tam ve gelişmiş otonomisi, aracın açık, sıkışık ve çekişmeli sularda çok az insan müdahalesiyle veya hiç insan müdahalesi olmadan aylarca çalışmasına olanak tanıyor. Orca, donanma filosu için mürettebatsız denizaltı alanında türünün ilk örneğini oluşturuyor. Boeing, 1960’lardan bu yana insanlı ve insansız derin deniz sistemleri tasarlıyor ve işletiyor.
Rusya’nın denizlerde hâkimiyetini artırmak amacıyla tasarlanan ve 2018 yılında deniz testleri başlatılan Klavesin-2RPM adlı drone denizaltı aracı, 1.000 m derinliğe inebilen Yunona adlı otonom sualtı aracı, 11.000 m derinlikte görev yapabilen Vityaz aracı ve 4.500 m derinlikte buzul bölgelerinde sondaj operasyonları için tasarlanmış uzaktan kontrollü insansız araçları bulunuyor.
Rusya’nın ilk nükleer özellikli sualtı İDA’sı “Poseidon”u taşıyabilen bir nükleer denizaltı üretmesi karşıt güçleri savunma yatırımlarını artırmaya zorlayarak pazarda hareketliliğe yol açtı. Rusya’nın deniz araçları için yürüttüğü bir diğer önemli proje de 09852 adı ile bilinen Belgorod denizaltısıdır. Bu mürettebatlı denizaltının önemi Rusya’nın geliştirdiği Poseidon stratejik insansız sualtı aracını taşıyan ilk denizaltı olmasıdır. Poseidondüşman güçlere olası bir nükleer saldırıda karşılık vermek amacıyla tasarlanmıştır. Nükleer başlıklı silah sistemi olarak geliştirilmiş insansız sualtı aracının karşı saldırı amacıyla düşman kıyılarında sualtında patlatılması ve devamında yaratacağı nükleer güçle birlikte tsunamilerle de zarar vermesi hedefleniyor. Belgorod ilk testlerini tamamlandı ve 2021 yılında Rus donanmasına katıldı.
Çin’in, geliştirdiği sualtı İDA’larının denizlerde karşıt güçlerin denizaltı güzergâhlarını ve deniz aktivitelerini takip amacıyla da kullanıldığı düşünülüyor. 2021 yılında Endonezya tarafından karasularında ele geçirilen Çin sualtı İDA’sı bu durumun en büyük örneklerinden biri oldu. Endonezya karasularında balıkçıların ağlarına takılarak ele geçirilen Çin’in Deniz Kanadı (Sea Wing -Haiyi) sualtı İDA’sı, 225 cm uzunluğunda, gözlem amaçlı görev yapan otonom bir araç. Akustik sensörleri, iletişim ve hidrofon sistemleriyle sualtı sıcaklık, biyokimyasal durum, derinlik ve farklı birçok ölçüm sistemini barındıran İDA’nın Çin ve Avustralya arasında denizlerde gözlem amacıyla kullanıldığı tahmin ediliyor. Ayrıca Çin’in yakın zamanda tanıtımını yaptığı HSU-001 sualtı İDA’sı da taşıdığı daha küçük İDA’ları dağıtarak bir sürü konseptinde kullanılabiliyor.
Fransız donanmasının mayın önleme faaliyetlerini de içeren SLAM-F Gelecek Mayın Karşıtı Aksiyon Sistemi Programının yeni konsepti kapsamında hem suüstü hem de sualtı İDA’ların kullanımı planlanıyor. Fransa’nın SLAM-F programı kapsamında tasarlanan sistem beş üyeden oluşuyor. İki suüstü İDA, bir uzaktan kontrollü robot sistem ve iki sualtı İDA’dan oluşan mayın önleme sistemi tespit, sınıflama ve konum belirleme faaliyetlerini otonom olarak gerçekleştirebiliyor. SLAM-F kapsamında kullanılması planlanan sistemin uzaktan kontrollü aracı (Remote Operating Vehicle -ROV) Saab firmasının geliştirdiği çoklu atış mayın temizleme aracıdır. Sualtı İDA’ları için de ECA Grup tasarımı A27 Espadon İDA’ları tercih edildi. Fransa donanması ayrıca hidrografik ve oşinografik çalışmalar kapsamında sualtı İDA’ları da test ediyor. Fransız firması IXblue’nunDrix sualtı İDA’sı 200 m derinlikte hidrodinamik gövdesi sayesinde 14 deniz mili hızda ilerleyebiliyor. Açık bir mimariye sahip Drix askeri operasyonlara uygun sistemlerle de donatılabiliyor.
Güney Kore donanması (Republic of Korean Navy -ROKN) Savunma Reformu 2.0 projesi kapsamında daha “akıllı bir donanma” için inovasyon çalışmaları yürütüyor. Özellikle yapay zekâ desteğiyle güçlendirilmesi planlanan sualtı ve suüstü İDA’larının donanma envanterine eklenmesi projenin en önemli adımlarından birini oluşturuyor. Güney Kore, karasularında ve açık denizlerde karşıt güçlerin denizaltılarına karşı operasyon yürütmek amacıyla bir sualtı otonom İDA geliştiriyor. Güney Kore firması olan Hanwha Sistemleri tarafından üretimi planlanan Denizaltı Karşıtı Savaş İDA’sı (Anti-Submarine Warfare Unmanned Underwater Vehicle-ASWUUV) 300 m derinlikte denizaltıları avlamak için tasarlanmıştır. Güney Kore’nin Savunma Edinme Programı Yönetimi (Defense Acquisition Program Administration -DAPA) 2020 yılında 11 milyon dolarlık bir bütçeyle LIG Nex1 ile bir mayın karşıtı sualtı İDA için de anlaşma yapmıştır.
2018 yılında General Dynamics Mission Systems tarafından tanıtılan Bluefin-9 otonom sualtı İDA, gelişmiş sonar sistemi ve yüksek seviye navigasyon özelliğinin yanında yüksek kalitede çektiği ve sakladığı fotoğraflara ve tespit verilerine kolay ulaşım imkânıyla denizlerde tehditlerin algılanmasında dikkatleri üzerine topluyor. Bu sayede İDA’ların sınır kontrolünde kullanım konseptinin yaygınlaşmaya başladığı belirtiliyor.
Türkiye, savunma sanayiinde yaptığı atılımları insansız otonom sualtı araçları kategorisinde de sürdürüyor. Ülkemizde bu alandaki ilk ciddi çalışma, TÜBİTAK organizasyonu altında yapılan ULİSAR projesi olarak karşımıza çıkıyor. TÜBİTAK desteğiyle Orta Doğu Teknik Üniversitesi tarafından geliştirilen Çok Amaçlı Ulusal İnsansız Sualtı Aracı ULİSAR, 100 m’ye kadar dalması hedeflenen ve akustik link üzerinden kumanda edilen hafif kategoride bir ROV’dur. 2006 ila 2009 yılları arasında devam eden proje, daha çok akademik olarak yürütülmüş ve kavramsal ispat bazında bu konuda Türkiye’deki ilk önemli adım olmuştur.
Otonom araçlar kategorisinde son yıllarda önemli çalışmalara imza atan ASELSAN’ın geliştirdiği otonom sualtı aracı Deringöz’ün dalışlı testlerine 2024’ün Mart ayında başlandı. Sualtında hem askeri hem de sivil amaçla kullanılabilen, otonom hareket kabiliyetine sahip, modüler yapıdaki Deringöz’ün sualtında araştırma, keşif ve gözetleme, mayın tespit, boru hattı inceleme, liman ve üs koruma gibi birçok alanda kullanılması hedefleniyor. 600 m derinlikte çalışma yeteneğine ve kablosuz haberleşme imkânına sahip Deringöz’ün, ihtiyaca göre artırılabilir faydalı yük konfigürasyonları bulunuyor. Deringöz’ün, maksimum 5,5 knot hız ve 3 knot tarama hızıyla faaliyet göstermesi bekleniyor.
Askeri ve sivil deniz platformları için alt sistem geliştirmenin yanında kendi ürünlerini de geliştirmeye devam eden Sonitus Mühendislik de insansız sualtı aracı geliştiren firmalar arasında yer alıyor. Sonitus’un 2022’de tanıttığı NARVAL 1006 otonom sualtı planörü sualtında çalışan ve herhangi bir tahrik sistemi bulunmayan bir sualtı planörüdür. Düşük maliyeti, sessizliği ve çoklu kullanım imkânı sayesinde özellikle Ege ve Karadeniz’de yeni sualtı keşif kabiliyetleri sunma potansiyeline sahip olan NARVAL 1006’nın haritalama işlevi sayesinde denizaltılarımıza durumsal farkındalık katkısı sunması hedeflendi. NARVAL 1006, gereksinimlere göre daha uzun batarya ömrü veya farklı sensörlerle konfigüre edilebiliyor. Bu sayede araç, sahip olduğu keşif, gözlem, haritalama, istihbarat, savunma, araştırma gibi birçok görevi gerçekleştirebilecek. NARVAL 1006 sualtı planörü suyun altında altı ay boyunca görev yapabilecek yetkinliğe sahip.
Sonitus’un 2023 yılında tanıttığı RAMPUS isimli insansız sualtı aracı ise sualtında keşif ve araştırma faaliyetlerinde kullanılmak üzere geliştirildi. RAMPUS gemilerin kıç güvertesinde sabit bir kızak olmadan görev öncesi yerleştirilecek geçici kızak sistemi ile kullanılabiliyor. Sualtında keşif için sonar ve yüksek çözünürlüklü görüntüleme sistemleri RAMPUS’a entegre edilebiliyor. RAMPUS göreve yollanmadan önce tanımlanan rotada menzil içinde kumanda ile menzil dışında ise otonom olarak 1.000 metre derinliğe kadar tüm operasyonları icra edebiliyor.
Sonuç odaklı Ar-Ge anlayışını benimseyen STM için insansız sualtı araçları stratejik ürün gamında yer almaktadır. STM, denizaltı tasarım-dizayn, otonom hava araçları, komuta kontrol ve karar destek sistemleri gibi alanlarda geliştirdiği yetenek setlerine edindiği tecrübeleri de ekleyerek bu niş alanda küresel gelişmeler ve trendlerle uyumlu hareket etmeyi planlanmaktadır.
Nitekim denizaltı inşa ve modernizasyonunda başat aktör ve oyun kurucu misyonuna sahip STM, küresel pazarda ivmelenen otonom sualtı sistemi geliştirme çalışmalarına kayıtsız kalmamıştır. STM500 projesi ile denizaltı dizaynına yönelik bilgi birikimini ve deneyimini ortaya koyan STM, son dönemde insansız hava araçları konusunda da yüksek bir tecrübeye ulaşmıştır. STM, birlikte çalıştığı tüm yerli sanayi ortaklarının da yeteneklerini kullanarak otonom sualtı araçlarına yönelik çalışmalarını derinleştirmeyi ve bu sektörde otonomi seviyesi yüksek ürünler geliştirmeyi hedeflemektedir. Bu vizyondan hareketle STM, 2023 yılında “İnsansız Otonom Sualtı Aracı (İOSA) Geliştirme” Ar-Ge projesini başlatmıştır.
STM bünyesindeki farklı disiplinlerden bir araya getirilen proje ekibinin yoğun ve sıkı çalışması ile 2024 yılında insansız sualtı aracının lansmanının yapılması ve ilk prototipin denize indirilmesi hedeflenmektedir. Prototipin konfigürasyonu ve görevi için “Sığ Su Mayın Karşıtı Tedbir (MKT)” aracı dikkate alınmıştır. STM’nin üzerinde çalıştığı ve her türlü otonom sualtı aracının çekirdeğini oluşturacak Ar-Ge projesinin ilerleyen dönemde ürünleşmeye gitmesi, kullanım konseptine göre değişkenlik sergileyebilecek esnek ve modüler bir tasarıma sahip olması ve farklı kullanım konseptlerine uyumlu ve her boyutta geniş bir ürün ailesine evrilmesi hedeflenmektedir. Bu yaklaşımla STM, otonom sualtı araçları kulvarında yenilikçi ve vizyoner bir yaklaşım sergilemeyi hedeflemekte, yerli ve milli çözümleri bu kulvarda da gerçekleştirmeyi öngörmektedir.
Gelecek kullanım konsepti açısından, otonom deniz araçları farklı sektörlerde dönüştürücü etkiler yaratma potansiyeli taşıyor. Örneğin deniz taşımacılığında, daha güvenli, hızlı ve verimli bir taşıma sistemi sağlayarak lojistik süreçlerini optimize edebilirler. Bununla birlikte, ticaret hacminin artmasına ve mal taşıma maliyetlerinin düşmesine olanak tanıyarak ekonomik büyümeyi destekleyebilirler. Aynı zamanda otonom deniz araçları, denizcilik sektörünün çevresel sürdürülebilirliğini artırabilir. Düşük emisyonlu ve enerji verimliliği odaklı tasarımları sayesinde çevresel etkileri minimize edip, denizlerin ve okyanusların korunmasına katkı sağlayabilirler. Ayrıca denizlerdeki çevresel tahribatı azaltarak biyoçeşitliliğin korunmasını sağlayabilirler.Otonom deniz araçları, denizdeki keşif, gözlem ve veri toplama yetenekleri sayesinde araştırmacılara, bilim insanlarına ve deniz güvenliği birimlerine önemli destek sunabilirler.
Yakın gelecekte insansız otonom deniz araçları alanında pek çok yenilik ve dönüşüm bekleniyor. Örneğin ROV’ların kontrol, enerji ve haberleşme teknolojileri gelişeceği için yerlerini daha çok AUV’lere bırakacakları düşünülüyor. AUV’lerin tek tek olduğu gibi çoklu filolar hâlinde göreve çıkması ve filodaki her AUV’un kendine tahsis edilen rolü yerine getirmesi; bu şekilde görev süresinin kısalarak başarı yüzdesinin yükselmesi de beklentiler arasında bulunuyor. Diğer yandan, hidrojen yakıt pilleri ve batarya teknolojilerindeki hızlı gelişme göz önüne alındığında araçların çok daha uzun süre denizde kalacakları ve menzillerinin birkaç kat artacağı öngörülüyor. Kompozit malzeme ve ileri malzeme teknolojilerinde yaşanan gelişme sayesinde de bu araçların10.000 m gibi derinliklere dalabilecekleri tahmin ediliyor. Ekonomik bakımdan ise teknolojinin gelişmesi ve kullanımın yaygınlaşmasıyla, insansız otonom sualtı araçlarının gerek birim fiyatlarının gerekse görev idame maliyetlerinin düşmesi bekleniyor.