Birleşmiş Milletler (BM) 15 Kasım 2022 tarihinde Dünya nüfusunun 8 milyarı aştığının tahmin edildiğini duyurmuştur. Bu açıklama dünya nüfusunun 2050 yılında 10 milyara, 2100 yılında ise 11 milyara yaklaşacağına dair tahminleri güçlendirmiştir. BM’nin açıklaması, Dünya Meteoroloji Örgütünün (DMÖ) “son sekiz yılın tarihin en sıcak sekiz yılı” olduğunu açıklamasından bir hafta sonra gelmiştir. DMÖ’nün açıklamasından iki gün önce ise, BM Gıda ve Tarım Örgütü (Food and Agriculture Organization of the United Nations -FAO) küresel gıda fiyat endeksinin Ekim 2022’de 135,9 puan olarak gerçekleştiğini açıklamıştır. 2014-2016 yılları arasını 100 olarak kabul eden küresel FAO Gıda Fiyat Endeksi, 2020 Eylül ayından bu yana 100 puanın üzerinde seyretmektedir. Mart 2022’de, yani Ukrayna’daki savaşın patlak vermesinden kısa süre sonra 159,2 puana kadar çıkmış, Ekim ayına kadar hafif bir gevşeme ile 135,9 puana gerilemiştir. FAO Gıda Fiyatları Endeksi’nin, pandemi ve/ veya savaşın etkileri ortadan kalksa dahi, 100 puanın altına düşeceğine dair beklentiler zayıftır.
Bu üç güncel veri dünyada gıda güvenliğinin karşı karşıya olduğu başlıca tehditleri ortaya sermiştir. Artan ve kentlerde yoğunlaşan dünya nüfusu, gıda arzında giderek azalan ve yaşlanan tarım nüfusuna güvenmek zorunda kalmaktadır. İklim değişikliği, bir yandan tarımsal verimliliği düşürmekte, öte yandan aşırı iklim olaylarına yol açarak onarılması zor zararlara neden olmaktadır. Suni gübre, tarım ilaçları ve akaryakıt gibi girdilere bağımlı tarım endüstrisi fiyat şoklarına son derece açık hâle gelmiş, bu durum özellikle gelişmekte olan ülkelerde büyük ekonomik sıkıntılar yaratmakta ve milyonlarca kişinin açlık ve sefalet içinde yaşamasına neden olmaktadır.
21’inci yüzyılda tarım ve gıda sektörü birçok zorlukla karşı karşıyadır. Artan nüfusu daha küçük (ve daha yaşlı) bir kırsal işgücü ile beslemek için daha fazla gıdanın yanı sıra başta tekstil, sağlık ve kimya olmak üzere pek çok sektöre girdi üretmesi gerekmektedir. Dünya genelinde küresel iklim değişikliğinin ana sebeplerinden biri olan sera gazı emisyonuna yol açmadan, biyolojik çeşitliliği yok etmeden, giderek artan nüfusun adil biçimde erişebileceği sürdürülebilir bir gıda güvenliği sisteminin geliştirilmesi bir zorunluluk hâline gelmiştir. Bunun için genel tarım politikalarında kapsamlı düzenlemelerin yanı sıra, yeni tarımsal yöntemlere ve gelişmiş tarım teknolojilerine de ihtiyaç vardır. Dünyada 18’inci büyük nüfusa, 10’uncu büyük tarım ekonomisine, 15’inci tarım arazi büyüklüğüne sahip olan Türkiye de bu gelişmelerden muaf değildir. Türkiye’de tarım sektörü, giderek azalan tarım arazilerinde artan ülke nüfusuna (ve yılda 40 milyonu aşan turiste) yeterli gıda sağlamakta güçlük çekerken, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine ve jeopolitik gerilimlere son derece açık bir coğrafyada bulunmaktadır.
STM ThinkTech olarak gündeme alınan bu analizin amacı, yaşadığımız yüzyılda gıda güvenliğinin sağlanması için önerilen yeni yöntemler ve geliştirilen teknolojiler konusunda fikir sunmaktır. Bu amaçla küresel gıda güvenliğinin karşı karşıya olduğu tehdit ve zorluklar sıralanacak, geliştirilen veya önerilen yeni tarım tekniklerine ve yeni gıda üretim teknolojilerine göz atılacaktır...