Günümüz teknolojileri yüksek miktarda veri ile çalışıyor. Bu verilerin bir alanda depolanması, erişimi ve güvenliği büyük önem taşıyor. Geçmişin yüksek kapasiteli veri depolama yöntemleri kablosuz iletişim yöntemlerinin de gelişmesiyle yetersiz kalmaya başladığından alternatif teknolojilere ihtiyaç duyuluyor.
Bulut bilişim tam da bu noktada yeni teknolojileri destekleyen ve kullanıcılara çözüm sunan bir alan olarak öne çıkıyor. Günümüzün bulut bilişim çözümleri, mevcut bilgisayar sistemi yetersiz olsa bile en yüksek kapasiteli oyunların internet bağlantısı ile bulut sistem üzerinden oynanmasına imkân veriyor. Fotoğrafların saklanabildiği, ortak çalışmaların yapılabildiği ve işlerin uzaktan yönetilmesine imkân veren bulut sistemler geleceğin teknolojilerinin önemli bir parçasını oluşturuyor. Bulut bilişim dijitalleşen dünyada kamudan özel sektöre her alanda dijital teknolojiler için yepyeni bir ufuk vadediyor.
Bulut bilişim, bilgi teknolojisi (BT) kaynaklarının internet üzerinden istek üzerine ve kullandıkça ödeme fiyatlandırmasıyla sunulmasını tanımlıyor. Fiziksel veri merkezleri ve sunucuları satın almak, bunlara sahip olmak ve sürekliliklerini sağlamak yerine bir bulut sağlayıcının sunduğu işlem gücü, depolama ve veritabanları gibi teknoloji hizmetlerine ihtiyaç duyduğunuzda erişilmesine imkân veriyor.
Basitçe ifade etmek gerekirse bulut bilişim, daha hızlı yenilik, esnek kaynaklar ve ölçek ekonomisi sunmak için sunucular, depolama, veritabanları, ağ, yazılım, analiz ve yapay zekâ dahil olmak üzere bilişim hizmetlerinin internet üzerinden sunulması olarak da açıklanabiliyor.
Dört ana bulut bilişim türü bulunuyor: Bunlar özel bulutlar, genel bulutlar, hibrid bulutlar ve çoklu bulutlar olarak adlandırılıyor. Ayrıca üç ana bulut bilişim hizmeti türü de bulunuyor. Bunlar da Altyapı Hizmeti (Infrastructure-as-a-Service -IaaS), Platform Hizmeti (Platforms-as-a-Service -PaaS) ve Yazılım Hizmeti (Software-as-a-Service -SaaS) olarak adlandırılıyor.
Bir bulut türü veya bulut hizmeti seçmek önemli bir aşamayı oluşturuyor. Çünkü her bir seçenek, bulut servis operatörü ve bulut hizmeti alan kişi için ayrı ayrı sorumluluklar ve operasyonlar içeriyor. Ancak benzerliklerin anlaşılmasıyla her bulut bilişim türü ve bulut hizmetinin uyarılarının işleri nasıl etkileyebileceği konusunda daha fazla bilgi sahibi olunabiliyor.
Ancak ortak özelliklerine bakıldığında her bulut ölçeklenebilir bilgi işlem kaynaklarını bir ağ genelinde özetleyebiliyor, bir araya getirebiliyor ve paylaşabiliyor. Her bulut türü ayrıca, iş yüklerini o sistem içinde çalıştırma eylemi olan bulut bilişimini de etkinleştirebiliyor ve her bulut neredeyse her zaman bir işletim sistemi, bir tür yönetim platformu ve uygulama programlama arayüzleri (application programming interfaces -API’s) içeren benzersiz teknolojiler kullanılarak oluşturuluyor. Sanallaştırma ve otomasyon yazılımları da ek yetenekler veya artırılmış verimlilikler için her tür buluta eklenebiliyor. Genel bulutlar, özel bulutlar, hibrid bulutlar ve çoklu bulutlar arasındaki farklar ise bir zamanlar konum ve mülkiyete göre kolayca tanımlanabiliyordu. Ancak bu tanımlamalar günümüzde yeni teknolojilerin de devreye girmesiyle biraz daha karmaşık hâle gelebiliyor.
Bulut bilişim türleri özellikleri ve kullanım ihtiyaçlarına göre farklılıklar gösteriyor. Bunlar beş temel sınıflama ile açıklanabiliyor.
Genel bulutlar genellikle son kullanıcıya ait olmayan BT altyapısından oluşturulan bulut ortamlarını tanımlıyor. En büyük genel bulut sağlayıcılarından bazıları Alibaba Cloud, Amazon Web Services (Amazon Web Services -AWS), Google Cloud, IBM Cloud ve Microsoft Azure olarak biliniyor.
Geleneksel genel bulutlar her zaman şirket dışında çalışırdı, ancak günümüzün genel bulut sağlayıcıları müşterilerin şirket içi veri merkezlerinde bulut hizmetlerini sunabiliyor. Bu konum ve sahiplik ayrımlarını ortadan kaldırıyor.
Özel bulutlar yalnızca tek bir son kullanıcıya veya gruba adanmış bulut ortamları olarak serbest bir şekilde tanımlanabiliyor. Ortam genellikle o kullanıcının veya grubun güvenlik duvarının arkasında çalışıyor. Altta yatan BT altyapısı tamamen izole edilmiş erişime sahip tek bir müşteriye adanmış olduğunda tüm bulutlar özel bulut hâline geliyor.
Ancak özel bulutların artık şirket içi BT altyapısından beslenmesi gerekmiyor. Kuruluşlar artık şirket dışında bulunan kiralanmış, satıcıya ait veri merkezlerinde özel bulutlar oluşturuyor ve bu da herhangi bir konum ve sahiplik kuralını geçersiz kılıyor.
Hibrid bulut yerel alan ağları (Local Area Networks -LAN), geniş alan ağları (Wide Area Networks -WAN), sanal özel ağlar (Virtual Private Networks -VPN) ve/veya API’ler aracılığıyla birbirine bağlanan birden fazla ortamdan oluşturulan, görünüşte tek bir BT ortamını tanımlıyor.
Çoklu bulutlar birden fazla bulut sağlayıcısından (genel veya özel) birden fazla bulut hizmetinden oluşan bir bulut yaklaşımı olarak tanımlanıyor. Tüm hibrid bulutlar çoklu bulutları oluşturuyor ancak tüm çoklu bulutlar hibrid bulut olmuyor. Çoklu bulutlar birden fazla buluta bir tür entegrasyon veya orkestrasyonla bağlandığında hibrid bulutlar hâline geliyor.
Özel bilgiler, kişisel veriler ve güvenlikle ilgili bilgiler de dahil olmak üzere çok fazla verinin buluta taşınmasıyla birlikte veri ihlalleri, siber saldırılar, risk değerlendirmesi ve risk azaltma konuları doğal olarak ortaya çıkıyor.
Bulut bilişim için bilinen yedi çeşit güvenlik riski ön plana çıkıyor. Bunlar zararlı yazılımlar, ağ operasyonlarında sınırlı gözlem, uyumluluk sorunları, veri kaybı, veri ihlali, hesapların ele geçirilmesi ve iç tehditler olarak tanımlanıyor.
Savunma için bulut güvenlik seviyeleri söz konusu olduğunda risk endişeleri daha yüksek hâle geliyor ve yönetilen veriler nedeniyle karşılanması gereken bir dizi etik ve yasal yükümlülük ortaya çıkıyor. Sistemler arası işbirliğini sağlamak için bilgilerin tüm varlıklar ve düğümler arasında senkronize edilmesi gerekiyor ve kullanıcıların sistemler saldırıya uğrarsa kritik görevler gerçekleştirilirken hizmetleri açıp kapatabilmesi gerekiyor. Bu nedenle varlıkların yeterli düzeyde kendi kendine yeterli olması ve iletişim kesildiğinde sistem düğümleri arasında senkronize olabilmesi gerekiyor.
Askeri düzeyde güvenlik, bir şirketin ülkelerin ticari sırlardan planlara kadar her şeyi korumak için kullandığı veri korumasına ilişkin yerleşik uyumu takip etmesi gerektiği anlamına geliyor. Bu nedenle verilere erişimi ve depolanmasını yönetmek için bir dizi kural uygulanıyor. Ancak bu gereklilikler nedeniyle yerinde olan sistemler genellikle yeni ve ortaya çıkan teknolojileri hesaba katmıyor.
Savunma operasyonları genellikle bağlantının önemli olduğu, oldukça hareketli ve esnek ortamlarda gerçekleşiyor. Bu nedenle kuvvetler sabit bir iletişim altyapısına güvenemiyor ve bunun yerine izole yerlerde ve tüm ortamlarda gerçekleşebilen gerçek zamanlı veri alışverişine ihtiyaç duyuyor. Verileri tek bir uygulamada birleştirme, insan tarafından işletilen ve insan tarafından kontrol edilen, yapay zekâ destekli sistemler aracılığıyla tüm insanlı ve insansız platformları stratejik, taktik ve operasyonel düzeylerde bağlama ihtiyacı ortaya çıkarıyor.
Sınırlı bant genişliği ve ağların bağlantısının kesilmesi savunma için bir seçenek oluşturmuyor. Operasyonların başarılı olması için, üç destekleyici unsur olan insan, lojistik ve BT’nin sürekli olarak bağlanması ve işbirliği yapması, sürekli olarak veri göndermesi ve alması gerekiyor. Paylaşılan verilerin doğası gereği hibrid güvenlik tehditleri, daha düşük güvenlik düzeylerinde iletişim kuran devlet ve devlet dışı aktörlerle sorunsuz, güvenli ve emniyetli veri alışverişi gerektiriyor.
Havacılık, savunma ve güvenlik (Aerospace, Defence, and Security -ADS) sektöründe bulut bilişime geçiş şirketlere ve ordulara talep esnekliği sağlayarak ihtiyaç duydukları kadar bilgi işlem kapasitesi kullanmalarına olanak tanıyor. Bu havacılık ve savunma şirketlerinin büyük bir ön maliyet olmadan yenilik yapmalarını sağlayarak operasyonlarının genel giderlerini azaltırken sektörlerinin gelişmelerine ayak uydurmalarını sağlıyor.
Bulut bilişim askeri ve savunma kuruluşlarının çalışma biçiminde yeni çığırlar açıyor. Örneğin, ABD Hava Kuvvetleri yeni uçaklarda pilotları eğitmek için bulut platformlarını kullanırken, ABD ordusu lojistik operasyonlarını iyileştirmek için uç bilişimi (bulut bilişimin özel bir biçimini) kullanıyor. ABD donanması ise komuta kontrol kapasitesini geliştirmek için bulut bilişime başvuruyor.
Bulut bilişim askeri alanda eğitimi güçlendiriyor, tedarik zincirini güçlendiriyor, ekipman ve personel güvenliğini destekliyor, gerçek zamanlı durum farkındalığı sağlayabiliyor ve yeni silah sistemlerinin daha hızlı geliştirilmesine imkân veriyor.
ABD Savunma Bakanlığının (Department of Defense -DoD) bir yıldan az bir süre önce dört teknoloji devi olan Google, Amazon Web Services, Microsoft ve Oracle ile bulut bilişim için sözleşme imzaladığı biliniyor. Sözleşmeye göre Pentagon ve her askeri şubeye bulut hizmetleri sağlamak için toplam değeri 9 milyar dolara varan bir çalışma gerçekleştirilmesi bekleniyor.
Ortak Savaşçı Bulut Yeteneği (Joint Warfighter Cloud Capability -JWCC) olarak adlandırılan program Pentagon’un tartışmalı ve sonuçta başarısız olan 10 milyar dolar değerindeki Ortak Girişim Savunma Girişimi (Joint Enterprise Defense Initiative -JEDI) projesinden sonraki ikinci denemesi olarak görülüyor.
JWCC’nin fikri kendisinden önceki JEDI’ye benzer şekilde, DoD’nin Aralık 2022 duyurusuna göre sınıflandırma seviyelerinde “Karargâhtan taktiksel sınırlara” bulut bilişim sunmak olarak açıklanıyor.
İtalyan savunma sanayii şirketi olan Leonardo ve İtalyan Silahlı Kuvvetleri de uzay konuşlu bulut mimarisi ve yapay zekâ destekli bilgisayarlardan oluşan yeni bir takım uydu ailesi yaratmak için harekete geçti. Dünya yörüngesine yerleştirilmiş süper bilgisayarlar, yapay zekâ ve bulut mimarisiyle donatılmış bir dizi siber güvenlikli takım uydu ile İtalyan Silahlı Kuvvetleri ve resmî kurumlara hizmet verilmesi hedefleniyor.
Proje, Avrupa’da ilk kez karasal bulut mimarisinde olduğu gibi hükümet kurumlarına ve İtalyan Silahlı Kuvvetlerine doğrudan uzayda konuşlanmış yüksek performanslı bilgi işlem ve depolama kapasitesi sağlayabilecek bir uzay mimarisi tanımlamayı amaçlıyor.
Bilgi her zaman savaşın merkezinde bulunuyor ve gelecekte de bulunmaya devam etmesi bekleniyor. Modern savaş giderek daha fazla bilgiye dayalı hâle geliyor ve askerler ile karar vericiler hızlı kararlar almak için sürekli güncel bilgi akışına ihtiyaç duyuyor.
Sensör teknolojisindeki gelişmeler Askeri Nesnelerin İnterneti’nin (Internet of Military Things -IoMT) ortaya çıkmasını destekliyor. IoMT, çeşitli çatışma bölgeleri ve savaş alanları üzerinde tam durumsal farkındalık ve kontrol elde etmek için çeşitli alanlarda konuşlandırılmış birden fazla sensör kullanıyor.
Sonuç olarak eyleme dönüştürülebilir içgörülere zamanında erişim, savunma oyuncuları arasında bir farklılaşma noktası hâline geliyor ve bulut teknolojisi bu bilgileri hızla dağıtmanın bir yolunu sağlıyor.
Tanınan araştırma şirketlerinden biri olan Global Data tarafından yapılan bir araştırmaya göre sektörel bazda bulut bilişim teknolojilerine yönelik en çok talebin yüzde 85 ile bilgi teknolojileri ve haberleşme, yüzde 78 ile medya ve yüzde 75 ile ticari ve tüketim hizmetleri sektörlerinde olduğu görülüyor.
Kuzey Amerika ve Asya-Pasifik bölgelerinde en çok talep bilgi teknolojileri ve haberleşme sektöründe gözlemlenirken, Avrupa’da medya sektörü, diğer bölgelerin genelinde ise bankacılık ve finans sektörü öne çıkıyor.
İşte bu verilerden yola çıkarak Türkiye’de bulut bilişim teknolojileri alanında çözümler sunmaya başlayan HAVELSAN, Bulut Bilişim Platformu’nu geliştirerek hizmete sunuyor.
Türkiye’nin önde gelen enerji firmalarından olan ASPİLSAN Enerji A.Ş.’nin de HAVELSAN tarafından geliştirilen bulut bilişim teknolojisine geçiş yaptığı biliniyor. Bu geçişle sunucu odaları ve network altyapısının yenilenmesi, network cihazlarının kurulum ve idamesinin sağlanması, sunucularının HAVELSAN’a taşınıp fiber hat üzerinden hizmet verilmesi ve tek bir noktadan bütün yerleşkelerinin yönetilmesi imkânı sunuluyor.
Türkiye’nin önemli bilişim şirketlerinden biri olan Milsoft’un da bulut bilişim alanında çalışmalar yürüttüğü biliniyor.
T.C. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığının (SSB) 2024-2028 Stratejik Plan’ı çerçevesinde, TSK Bulut Bilişim Sistemi Projesi ve Savunma Sanayii Yapay Zekâ Yetenek Kümelenmesi (SAYZEK) kapsamında tasarım, geliştirme, etkinlik ve koordinasyon faaliyetleri gerçekleştireceği biliniyor. Ayrıca SSB projesi olarak Savunma Sanayii Bulut Bilişim Sistemi projesi çalışmalarına da başlanması planlanıyor.
Türkiye’nin siber güvenlik ve bilişim teknolojileri alanında lider şirketleri arasında yer alan STM Savunma Teknolojileri, Mühendislik ve Ticaret A.Ş (STM) de bulut bilişim alanında yatırımlar yapmaya, ürün ve hizmet çözümlerini bulut bilişime uyumlu hâle getirmeye ve çeşitli Ar-Ge çalışmalarıyla bu konudaki birikimlerini artırmaya devam ediyor. TSK Bulut Bilişim Sistemi projesi gibi Türkiye’nin önümüzdeki dönem BT altyapısını değiştirecek önemli projelerde önemli görevler almayı hedeflerken STM Kamu Bulut Bilişim Veri Merkezi fizibilite çalışması ile TSK ile birlikte Kamunun da bulut bilişime geçişine vizyon sağlamaya yönelik çalışmalara devam ediliyor.
Bulut bilişim işletmelerin operasyonlarını kökten değiştiriyor ve modern BT altyapısının ayrılmaz bir parçası hâline geliyor. Farklı bulut bilişim modellerini ve hizmetlerini anlamak, kuruluşların hedefleri ve gereksinimleriyle uyumlu bilinçli kararlar almak için önem arz ediyor. İster genel, ister özel, ister karma veya çoklu bulut stratejisini seçin her birinin kendine özgü güçlü yanları bulunuyor ve benzersiz ihtiyaçlara göre uyarlanabiliyor. Önemli olan önceliklerin, ölçeklenebilirlik taleplerinin ve bütçenin doğru değerlendirilmesi oluyor.
Günümüzde önemi artan ve gelecekte daha da kritik bir konuma sahip olacak olan bulut bilişimin insanların hayatında köklü değişiklikler yaratması kaçınılmaz gibi görünüyor. Ticari veya askeri bütün sektörlerde bulut bilişimin benimsenmesi ve kuruluşa özel ayarlanarak risklerin de gözetilip güvenli bir şekilde uygulanması büyük faydalar sağlayabiliyor. Devrim yaratan bu teknolojinin yakından takip edilerek sürekli güncellenmesi ve desteklenmesiyle gelecekte çok daha faydalı teknolojilere ulaşmak ve askeri operasyonlarda büyük başarı elde etmek mümkün görünüyor.