“İnsan ve doğa el ele çalışmalıdır. Doğal kaynakların dengesini bozmak aynı zamanda insan hayatının dengesini de bozar.” 1933-1945 yılları arasında görev yapan ABD’nin 32’nci Başkanı Franklin Delano Roosevelt’in 1935 yılında kaydettiği bu sözler, bugün ABD’nin başkenti Washington yakınlarındaki Ulusal Park’ta onun anısına oluşturulan anıtta sergilenen 22 yazıtta ölümsüzleştirilen özdeyişlerinden biridir. Ölümünün üzerinden üç çeyrek asırdan fazla zaman geçen Roosevelt’in adı bugün dünyanın büyük bölümünde sık sık anılmaktadır. Çünkü onun uyarılarına rağmen doğanın dengesi insan eliyle bozulmuş ve insanlık eskiye dönüş için çareyi yine onun yöntemlerinde aramaktadır.
İklim değişikliği, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in sık sık dile getirdiği üzere “iklim krizi” hâline gelmiştir ve insanlık “geri dönülmez noktaya hızla yaklaşmaktadır”. İklim krizinin önüne geçmek için ise Roosevelt’in, tarihin gördüğü en büyük ekonomik krizde ülkesini ayağa kaldırmak için uyguladığı ve vatandaşların topyekûn katılımını gerektiren “Yeni Mutabakat” (New Deal) programına benzer programlar önerilmekte, hatta bu programlara “Avrupa Yeşil Mutabakatı”, “Yeşil Yeni Mutabakat”(Green New Deal) gibi adlar verilerek Roosevelt’in programına doğrudan atıfta bulunulmaktadır.
Küresel iklim krizi ile mücadele için yapılması gerekenler incelendiğinde “Yeni Mutabakat”a yapılan atıfların gerekçesi daha iyi anlaşılmaktadır. Küresel iklim değişikliğinin başlıca sorumlusu olan sera gazı emisyonlarının gezegenin ortalama sıcaklığını 1,5 derece veya daha fazla artırıp; binlerce canlı çeşidinin yok olmasına, gıda krizine veya aşırı iklim olaylarına yol açarak büyük can kayıpları ve hasarlar doğurmasına engel olmak için küresel çapta topyekûn bir seferberlik gerektiği, iklim uzmanlarınca sıkça tekrarlanmaktadır. Dünya’nın daha fazla ısınmaması için sera gazı salımlarının azaltılması, hatta sıfırlanması gerekmektedir.
Ancak bu hedefe ulaşmak için milyonlarca kişiye gelir kaynağı olan enerji, sanayi ve taşımacılık alanlarında binlerce işletmenin kapatılmasına veya köklü reformdan geçirilmesine; sera gazı üretmeyen altyapı, teknoloji, sanayi ve hizmetlere yüz milyarlarca dolar yatırım yapılmasına; eğitimin baştan aşağı yenilenmesine ve hatta insanların tüketim ve beslenme alışkanlarının değiştirilmesine ihtiyaç vardır. Bir başka deyişle “yeni bir küresel iklim rejimine” ihtiyaç vardır...